Biraz da Gerçekleri Konuşalım!!

Biraz da Gerçekleri Konuşalım!! 2560 1312 Filizofi

Malum, yılın bu döneminde geçici bir ilgi oluyor “Kadın” konusuna. Belli ki üç beş söyleşi, dağıtılan çiçekler  ve temenniler bir ilerleme sağlamıyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine, İş Gücüne Katılıma, Cam Tavanların Kırılmasına, Ücret Eşitliğine, Kadına Şiddetin Azalmasına, Kız Çocuklarının Eğitime Erişimine bir faydası olacak mı konuşmalarımızın?

Konuşuldukça konuşulan, bazı adımlar atılsa da hala pek az gelişme yaşanan bir alan. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada durum bu. (WEF 2024 Raporu dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmamıza 131 yıl var diyor.) Üstüne üstlük konuşularak içi boşaltılan pek çok konu gibi artık kabak tadı veren söyleşilerden, kendin söyle kendin dinle tarzı aktivitelerden geçilmiyor, iş yerlerinde organize edilen farkındalık sohbetlerine katılanların %90’ı yine kadınlar.

İspanya’da bu hafta katıldığım panelde konuyu biraz daha farklı bir açıdan ele almak için ters köşe sorular hazırlanmıştı. Acaba feminizm terimi birçok kişiye negatif bir çağrışım yaptığı için adı değişse miydi? Ve acaba erkekler de cinsiyet ayrımcılığının mağdurları mıydı?

Tartışmanın dayandırıldığı  Ipsos 2024 Araştırması gösteriyordu ki Z jenerasyonundan (1997 sonrasında doğanlar) erkekler, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın kendileri için bir dezavantaj olduğunu düşünüyor. Buna başta inanamadım, çünkü benim okuduğum diğer araştırmalar yeni nesilde azınlıkların ve farklı etnik grupların oransal olarak arttığını, Z ve Alfa jenerasyonunun daha kapsayıcı olduğunu, cinsiyet ayrımcılığına, önyargılara karşı daha duyarlı olduğunu anlatıyordu. Gelişmiş ülkelerde pozitif ayrımcılık endişesi taşıyan gençleri anlıyorum, 20’li yaşlar daha çok  benmerkezci olunan zamanlar. Yine de kadınların, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hiçbir şekilde kıyas kabul etmeyecek dertleri arasında bu endişe gibi “feminizm desek mi demesek mi” de pek önceliklendirilemeyecek konular.

Toplumda neleri değiştirebileceğimize gelince;

  • “Aslan!!Kaplan!!” diyerek kahramanlaştırmasak oğullarımızı, geleneksel kalıplara hapsetmesek, ev içi sorumluluklar versek onlara,
  • Kendi başımıza gelmeyen dertleri görmezden gelmesek, yanımızda yöremizde olan ayrımcılıklara kayıtsız kalmasak,
  • Dilimize yerleşmiş cinsiyetçi şakaları yapanlara gülmesek de anlasalar değişmeleri gerektiğini,
  • Kendi ailemizde şahit olduğumuz önyargılı tavırlara “Aman tadımız kaçmasın!!”diyerek göz yummasak…

Geçen hafta katıldığım bir başka sohbette tanıdığım çok başarılı bir kadın pilotumuz anlattı, toplumsal önyargılara güzel bir örnek. Zorlu bir iniş yaptıktan sonra kendisine  “kadın pilot olduğunu tahmin etmiştik!!” diyebilen yolcuların zihniyetlerini değiştirebilsek keşke.

Kurumsalda peki?

Kadının bulunduğu yere gelebilmek için en az %30 daha fazla efor harcadığı açık (bu yüzdenin bir dayanağı yok, şahsi fikrim 🙂 Önce eğitime ulaşacak, sonra kendine biçilmiş!! roller arasından iş bulacak, sonra evdeki sorumlulukları sebebiyle kariyerinde geride kalmamaya çalışacak. (Bknz WEF raporu: Dünya genelinde kadınlar, ev, çocuk ve ebeveyn bakımı için erkeklerden %60 daha fazla zaman harcıyor.) Yazının başındaki Z jenerasyonu endişesi araştırmasına atfen söylüyorum, ezkaza pozitif ayrımcılık yapılsa sanki bu göreve gelen kadın uzaydan gelmiş, o yeri hiç hak etmemiş , yetkinliği de yokmuş gibi, “kadın çalışan kotası dolduruluyor!!” diye etiketlenecek. Oysa pozitif ayrımcılık bu demek değil. Nereden baksan yine kadına haksızlık…

Dünya değişecekse kadınlarla değişecek. Kazandığı parayı daha çok eğitime ve sağlığa harcayan kadın, tarım alanlarının işgaline en çok direnen kadın, STK’larda hem yönetimde hem gönüllülükte ön saflarda yer alan kadın, şirket yönetim kurullarına girebilirse dönüşüm için elini ilk kaldıran yine kadın!!

Pozitif bir kapanış olsun, beni gururlandıran bir projeden  bahsedeyim. İspanya’da bağlantıda olduğum bir STK ile birlikte Birleşmiş Milletler Grubu ve ESADE Business School’u biraraya getirip HP’nin desteğiyle İspanya’daki mülteci kadınlara yönelik bir eğitim programı başlatmıştım geçen yıl. HP’de gönüllüler projeyi sahiplenip desteklediler. Böylece 77 mülteci kadının eğitimine destek verdik, %50’sinin de iş bulmasına katkı sağladık. Bu yıl için de bütçe onayı alarak projenin ikinci fazına geçtik. Büyük değişimleri beklerken kendi çevremizde dönüşüm yaratabileceğimizi de unutmayalım.

Benim bu konuda okuduğum kitaplar ve katıldığım konferanslarla ilgili eski yazılarımın linkini bırakıyorum buraya.

Ben Malala

Sınırları Zorlamak

 

Her Güne Bir Adım

Uluslararası Kadın Konferansı

 

4 yorum
  • Filizciğim yine harika bir konuya değinmişsin. 6-10 Mart arası çok yoğun konuşmalara gittim ama 11 Mart’tan sonra her şey durdu. Çünkü MIŞ gibi MİŞ gibi yapıyoruz.
    Senin bizim “Bir Eşitlik Ütopyası” adlı canlı müzikli seminerimizi izlemeni öyle isterim ki

  • Consuelo Miranda Mart 18, 2025 at 1:31 am

    Insightful reflection, Filiz.

    It reminded me of Le Deuxieme Sexe by Simone de Beauvoir. She wrote how women have been seen as ‘“the other”,which limits their autonomy. She emphasized that real change requires action, not just words. Your work with refugee women is a perfect example of how meaningful transformation can take place. It is inspiring to see projects like yours addressing real issues, rather than just discussing them in abstract terms.

    Web sitemizde çoğunlukla 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezler kullanılmaktadır.