Bomonti’de Organik Pazar açılacağını duyduğumda Damla’ya hamileydim. O hafta ve İstanbul’dan taşınana kadar hep Organik Pazar’dan alışveriş yaptık. Her zaman çatlak sesler vardı, acaba denetim doğru yapılıyor muydu, park yeri derdinden kurtulmak için sabahın köründe gitmeye değer miydi? Ve evet fiyatlar yüksekti. Yine de göle maya çalalım dedik, elimizdeki en makul seçenekle devam ettik. İspanya’ya taşındığımızda da temiz ve yerel üretimi destekleyen marketlerden alışverişe yaptık, burada denetimlerin daha sıkı olduğuna da güvendik doğrusu.
Pestisit konusu sadece Türkiye’nin gündeminde değil (bizde yaşananlar tüm rekorları kırmış olsa da!! ), tüm dünyada zararlı kimyasalların kullanımının arttığı, insan sağlığına zararlarının bilinmesine rağmen yeterli denetimin olmadığı, çok önceden yasaklanmış bazı kimyasalların hala yeraltı sularında ve insan vücudunda görülmeye devam ettiği biliniyor. Özellikle tarım işçilerinde görülen kanser vakalarının arttığı, “Ama tarım zararlılarını öldürmezsek artan dünya nufüsunu besleyemeyiz!!” argümanının kimyasal pazarını ele geçirmiş üç beş firmanın işine geldiği de bir gerçek. Agroekolojinin hala dünyayı besleme şansı olduğunu söyleyenler de az değil. Her taraftan çevremiz sarılmış olduğu için çaresiz hissettiğimiz, bir çıkış yolu da bulamadığımız bir yerdeyiz.
Diğer bütün çevre konularında olduğu gibi bu konuda da pes etme şansımız yok, eğer toplu bir ses oluşturamazsak herşey daha iyiye değil daha kötüye gidecek. Çevre Aktivisti Greta “Umut sadece sözcüklerden değil eylemlerden doğar.” diyor. Sağlığımızı ve Geleceğimizi savunmak yine bize düşüyor. Son Amerika seçimlerine ve çevre ile ilgili alınan kararlara baktığımda hepimizin bir gün Çevre Aktivisti olacağımızı söylemek abartılı olmaz sanırım.
Dün katıldığım Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği toplantısında hem bugünlerde gündemde olan pestisit konusu hem de temiz gıdaya ulaşmak için yapabileceklerimiz konuşuldu. Dr. Bülent Şık da 0-14 yaş aralığındaki çocukların gelişim bozucu kimyasallara maruz kalmasının endişe verici sonuçlarını anlattı. Organik üretim yapan yerleri bulup desteklemek, organik gıdaya talep oluşturmak, aracı kurumları devreden çıkarmaya çalışan derneklere üye olmak ve elimizi taşın altına koymak konusunda yönlendirici örnekler verdiler. Biyolojik çeşitliliğin gün be gün azaldığı bir dünyada sağlıklı bir yaşam sürdürmemiz imkansız.
Dünyanın yükünü omuzlarımızda hissetsek de doğru düzgün üretim yapanları desteklemekten, bu konuda farkındalık yaratmaya çalışan derneklerin yanında olmaktan ve kamuoyu oluşturmaktan vazgeçemeyiz. İş yine başa düşüyor!!
İlgilenenler için bilgi alınabilecek siteler;
Bu konularla ilgili izlediğim ve etkisinden uzun süre kurtulamadığım filmler ve belgeseller;
Monsanto’nun Dünyası https://www.imdb.com/title/tt1189345/
Percy Schmeiser – David Monsanto’ya Karşı https://www.imdb.com/title/tt1522241/
Karanlık Sular https://www.imdb.com/title/tt9071322/
Erin Brockovich https://www.imdb.com/title/tt0195685/
Zehirsiz Sofralar https://www.youtube.com/watch?v=HRQ4RYpcWiM
Okumaya başladığım ama ortasına doğru okuduklarımın ağırlığından bırakmak zorunda kaldığım Ali Ekber Yıldırım’ın Üretme Tüket kitabı da Türkiye’de tarımın geldiği noktayı anlamak açısından faydalı.
Üniversiteden sınıf arkadaşım Prof. Dr. Gökhan Özertan’ın da zaman zaman görüşleriyle katkı sağladığı Gündem Gıda Kanalı
Ve son olarak için İklim Krizinin olası etkilerini ve bize düşenleri anlatan; benim de daha önce blogumda yer verdiğim Seçtiğimiz Gelecek kitabı, çevre ve sağlık konusunda hepimize iş düştüğünün altını çiziyor. Bir önceki yazımı buraya iliştiriyorum.
https://filizofi.com/2021/09/17/sectigimiz-gelecek/