Yine bir iş gezisi sebebiyle, yolum Fas’a düştü bu yıl. Kuzey Afrika’ya ilişkin tek tecrübem Mısır olmuştu yıllar önce. Standart bir program oluyor genelde, uzun bir yolculuktan sonra otele kapanış, toplantı odalarında geçen bir iki gün , güzel bir mekanda akşam yemeği ve yemeğe giderken cam kenarına oturup seyredilen şehir siluetinden daha fazla bir beklentim de yoktu doğrusu bu geziden.
Kaldığımız otel şehrin güzel otellerindenmiş ancak ağır oymalı mobilyalar ve oryantal dekorasyon pek bana hitap etmez. İlk günü planlandığı gibi otelde geçirdik. İkinci gün öğleden sonra sürpriz takım aktivitemiz için aracımıza doluştuk ve sahile geldik. Alaçatı’da rüzgar sörfü denemişliğim vardı, yine aynını yapacağımızı düşünüyordum, yanılmışım.
Dalgalı okyanusu görünce sürpriz aktivitenin dalga sörfü olduğunu anladım. Bir iki kişi sağlık mazereti ile hemen köşeye çekildi. Ne yapacağımı düşünürken hızlıca bir bahane bulamadığım için ” E kısmet artık…” diyerek kendime bir sörf kıyafeti seçtim. O da ne? Soyunma kabini yok, etrafta tuvalet yok, el yıkamak için bir musluk dahi yok. Derme çatma bir baraka var ama o da sonradan depo haline dönüştürülmüş. Deponun bir köşesine her yanı delikli bir perde germişler, efil efil soyunup giyinmek mümkün, ortam rahat yani 🙂 Kaderime razı olarak oracıkta giyindim. Aktiviteden kaçmayı kafama koymuştum , kalabalık olduğumuz için herkes denize ilerlerken biraz geride kalıp dizlerime kadar ıslanıp çıkmayı planladım.
Fakat hiç de planladığım gibi olmadı, suya gönülsüzce girip kıyıda takılırken dev dalgalar gelip baştan aşağı ıslattı beni. “Ne bekliyordun ki?” diyenlere cevabım; bunun okyanusla ilk tecrübem olduğudur. Daha da komiği sörf hocası benim ufak ufak kaçtığımı anlayarak geri geldi, elimi tuttu ve bana derin sulara kadar eşlik etti. ” Korkma küçüğüm, ben yanındayım” diyen genç ve yakışıklı (şaka şaka!!!) sörf hocasının özel öğrencisi olarak dalgalarla boğuşmaya başladım. İşin ilginç yanı dalga sörfü çok hoşuma gitti, efor ve konsantrasyon isteyen, anda kalma garantili bir aktivite, daha ne olsun.
Uzun süre dalgalarla boğuştuktan sonra hepimiz kıyıya döndük. Aktivite bekleneni vermişti, artık ekip olarak kaynaştığımıza, daha rahat ve samimi olduğumuza şüphe yoktu. Aktivitenin ana amacı olan yakınlaşma ve paylaşımı tamamladığımızdan emin olarak dönüş yoluna geçtik.
Sonuçta Kazablanka’nın benim için tek akılda kalıcı yanı; başta nazlandığım ama sonra çok sevdiğim sörf tecrübesi oldu. Kazablanka kalabalık, bol trafikli, gelir dağılımı eşitsizliğinin gözünüzü acıttığı bir başka coğrafya. Bunu görmek için çok da uzağa gitmeye gerek yok zaten.