Bayram tatilinde elimizde hazır vize olmasını fırsat bilerek Sakız Adası’na gittik. Çeşme Limanı’ndan 45 dakikalık mesafede olan adaya ulaşım oldukça kolay. Düzenli ve sakin bir sahil kasabası olan Sakız’ın merkezinde kısa bir turdan sonra soluğu bir lokantada aldık. Türkçe menü ve Türkçe konuşan garsonlarla doluydu etraf birçok Yunan Adası gibi. Çeşme ya da farklı sahil yöreleri ile kıyaslandığında fiyat performans farkı hep Yunan adaları lehine çıkıyor.
Adaya özel keçi sütünden yapılmış olan Mastelo Peyniri ile açılışı yaptık, hellim peynirinin daha yumuşak ve daha az tuzlu hali diyebiliriz. Yemek sonunda ikram edilen sakız likorünün tadına da bayıldım.
Küçük arabamızla dar ve deniz manzaralı yollarda ilerleyip Pirgi’ye vardık. Buranın özelliği evlerin dış yüzeylerinin kazıma usulü süslemelerle kaplı olması. Uzaktan mozaik gibi görünüyor ama yakından bakıldığında bambaşka bir teknikle karşılaşıyorsunuz. Her bina ilmik ilmik işlenmiş.
Pirgi’de sokaklarda bir süre dolaşıp, sakız ayıklayan kadınları izledikten sonra yorgunluk kahvemizi içip Mesta’ya doğru yola koyulduk. Mesta’da aracımızı park edip, kale içine girdiğimizde yüzyıllarca geriye gitmiş gibi olduk. 14. yüzyılda düşman saldırılarına karşı kale içine kurulan köyün dar ve yüksek duvarları, kemerli sokakları arasında kaybolduk, tam bir film platosu gibi.Burada sezon sonu olması sebebiyle sokaklar çok sakindi. Köyün kendi boyutlarına göre görkemli bir kilisesi ve hemen bitiminde de nefis bir meydanı var. Köyün orijinal dokusu görülmeye değer.
Uzun yürüyüşlerin sonunda güzel bir yemeğe hak kazandığımıza karar verip rotayı Langanda’ya doğru çevirdik. O ne güzel bir balıkçı köyü, ne güzel bir orman manzarası, ne mavi bir deniz, ne şirin insanlar…. Daha da uzatabilirim 🙂 Sahildeki Paşa Restaurant’ta Yorgo’nun kırık dökük Türkçesi ile bize destek olması ve dostane tavırları sebebiyle ertesi gün de aynı yerde yedik yemeğimizi. Ahtapot, kalamar, Ege yeşillikleri, sebze kızartmaları, mastelo peyniri, nefis balıklar ve uzo derken işin ucunu kaçırdık biraz.
Üç nesil bir arada yapılan tatil hem küçüklere hem büyüklere ilaç gibi geliyor. Yapılan uzun araba yolculukları, yol boyunca birlikte söylenen şarkılar, oynanan oyunlar, yediğimiz geçmiş kokulu yemekler beni herşeyden fazla tazeledi. Damloş da anneanne destekli, herşey dahil sınırsız abur cuburun tadına doyamadı .
Merhaba, yazınızı büyük bir keyifle okudum. Geçtiğimiz günlerde keyifli bir tatil geçirdiğim Sakız Adası (Chios) seyahatim ile ilgili bir blog yazısı yazdım. Chios’un tavernalarında keyifli sohbetler etmek isteyen, kumsallarında (biraz taşlıklar gerçi ama) dinlenmek isteyen ve sakin bir Yunanistan adasında kendinden geçmek isteyenler için faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yazının yazdıklarınıza değer katması dileğiyle ekte paylaşmak istiyorum.
http://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/
http://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/