Yıllar önce bu serinin iki kitabını okumuştum. Aslında bildiğimizi sandığımız olayların arkasında ne dolaplar döndüğünü; gelişmekte olan ülkelerin sınırlı kaynaklarının paylaşılması için kapalı kapılar ardında nasıl planlar yapılarak ne oyunlar oynandığını anlatan bir seri bu.
Yıllar önce IMF ya da Dünya Bankası’nda çalışmış olan ya da bir şekilde sistemin içinde yer alan kişilerin itiraflarından derlenmiş çarpıcı örnekler oluşturuyor kitabın omurgasını. Usame Bin Ladin’in Bush ailesi tarafından nasıl desteklendiğinden tutun da Dünya Bankası kaynaklarının nasıl bile isteye çarçur edildiğine kadar birçok iddia var.
İşte ilk örnek, dünyadaki Koltan ( kolumbit-tantalit) rezervlerinin %80’ini Kongo elinde bulunduyormuş. Bu maden bilgisayar ve telefon üretiminde kullanılan çok önemli bir hammade. Uluslararası arenadaki mücadeleler, sınırlı bir kaynağın sömürülmesi üzerine oluyor genelde. O döneme ilişkin anlatılanlar şöyle; eğer gelişmiş ülkelerin ihtiyacı olan bir yeraltı kaynağı gelişmekte olan bir ülkenin elindeyse hemen devlet başkanı ile temasa geçilerek bu rezervlerin tüm hakları ülkeden alınmaya çalışılıyormuş. Gelişmekte olan ülkenin lideri biraz basiretli ve paraya doygun biri çıkarsa “Durun bakalım, bunlar benim ülkemin kaynakları!!!” diyor ve böyle diyerek de büyük güçlerin harekatını başlatmış oluyor. Büyük ülkeler, varsa kaynaklara sahip ülkedeki, yoksa ona komşu ülkedeki ayrılıkçı gerilla tipi güçleri desteklemeye başlıyor. Bizim ilkeli lider mücadele etmeye çalışsa da bir süre sonra devre dışı bırakılıyor. Liderin devrilmesi bir savaşla bazen de bir suikastle olabilir. Bakınız geçmişteki Güney Amerika ülkeleri örnekleri, Panama vs.
İşte bu yöntemlerle Kongo’da da yönetim el değiştiriyor ama ülkenin yeni lideriyle farklı anlaşmazlıklar yaşanınca gelişmiş ülkeler buralarda varlıklarını güçlendiriyor ve kaosu destekliyorlar. Bu sırada boş durmayan Ruanda, Güney Kongo sınırlarını işgal edip Kongo’ya ait olan Koltan madenlerini ihraç etmeye başlıyor. IMF de bu sırada raporlar yayınlayıp Ruanda’ya methiyeler düzüyor, “Bakın bakın ekonomisini nasıl düzeltti.” diyor. Kendinde olmayan bir madeni ihraç eden bu ülke bu anlamda hiç mi hiç dikkat çekmiyor!
Bu ve benzeri pek çok örnek ilk elden anlatılmış kitapta. Nijerya’da önemli bir petrol şirketinin nasıl petrol bölgesinin etrafına güvenlik barikatı ile çevirdiği, bir başka örnekte Dünya Bankası’nın belli güç odaklarınca ülke yararına harcanmayıp kişisel hesaplara geçirileceğini bile bile milyonlarca doları bir çırpıda göndermesi, bu paraların nereye gittiğinin ve hangi amaca hizmet ettiğinin araştırılmaması. Çıkar odaklı devlet ilişkilerinde başını sonunu bildiğimiz , aşina olduğumuz hikayeler. Oyuncular değişiyor arada sırada ama hep aynı oyun sahneleniyor.