Suudi Arabistan

Suudi Arabistan 2560 1920 Filizofi

Toplantılar için Suudi Arabistan’a gitmem gerekti bu hafta.En önemli hazırlık aşaması Abaya(Ferace) bulmak oldu. Hac ve Umre yolculuklarında kullanılan bu giysinin binbir çeşidini Ümraniye’nin arka sokaklarında buldum nihayet. Üç buçuk saat süren yolculuk için giysi zorunluluğu yok, feracemi uçaktan inerken giydim. Arabistan’daki iş arkadaşlarım tarafından defalarca uyarıldığım için kalacağım otelden ulaşım hizmeti talep etmiştim. Yalnız bir kadının havaalanından taksiye binmesi mümkünmüş ama yolculuğun nerede sonlanacağı meçhul olabiliyormuş. Suudi Arabistan’da kadınların kendi başlarına dışarıda yürümelerine izin verilmediği ve tek başına taksiye de binemeyeceğim için seyahatim boyunca sırasıyla farklı iş arkadaşlarım tarafından  otelden alındım, bırakıldım, havaalanlarına taşındım. Bir süre sonra “kırılacak eşya!” gibi hissetmeye başlıyor insan kendini.

İki günde iki farklı şehirde toplantılar planladığım için havaalanlarında çok vakit geçirdim. Burada kadınlar için ayrı bir sıra oluyor, güvenlik kontrolu perdeli bir alanda yapılıyor, uçağa binişte kadınlara öncelik veriyor. Hatta uçakta erkeklerle yanyana oturmak istemeyen kadınlar için,  Anadolu’daki otobüs yolculuklarından da aşina olduğumuz, “bayan yanı” operasyonu yapılıyor. Her kadının örtünme şekli farklı, kimisinin saçları hafifçe açıkta kalırken  kimisi sıkı sıkı örtünüyor, bazılarının da sadece gözleri açıkta oluyor. Son nokta da siyah bir örtüyle tüm yüzü örtmek ki bu uygulama da diğerleri kadar yaygındı. Suudi erkeklerse beyaz geleneksel kıyafetlerini giyiyorlar. Bu kıyafeti oraya çalışmak için gelen diğer Arap ülkeleri vatandaşları pek tercih etmiyor gördüğüm kadarıyla. Ofislerde kadın çalışanlar için ayrı bir bölüm var, oraya erkekler kesinliklikle girmiyorlar. Kadınların oldukça rahat hareket edebildikleri tek yer olan alışveriş merkezleri doğal olarak çok revaçta, çok modern AVM’ler de var biraz daha geleneksel kalanlar da.

Bu gidişimde Riyad, Damman ve Al Khobar’ı görme şansım oldu, hepsi de büyük bir inşaat alanı gibiydi. Yatırım bütçesi olan ve dış dünyaya açılma hedefi olan bir ülke Suudi Arabistan.

Al Khobar’ın denize yakın yerleri daha gelişmiş görünüyordu. Ağustos ortasında 45 derece sıcaklıkta doğal olarak dışarda kimsecikler yoktu. Ortalıkta dolaşan tek kadın bendim, feraceliydim ve erimek üzereydim. Burada hayat, otel lobileri, otellerin teraslarındaki restaurantlar ve alışveriş merkezlerinde geçiyor. Devasa iş merkezleri, üniversiteler ve oteller var etrafta. Ülkenin yarısını çevredeki Arap ülkelerinden gelen expatlar oluşturuyor. Suriye, Lübnan gibi ülkelerden gelen beyaz yaka çalışanların yanısıra hizmet alanında çalışan çok sayıda Hintli de var. Expatların kalabilecekleri, yüksek güvenlik standartları olan siteler var. Buralara Suudiler pek girmiyor, evler villa tipinde ve etrafı ağaçlarla zenginleştirilmiş.

Toplantıları bitirdiğimiz günün akşamında, grubumuz havanın sıcaklığına alışkın olduğundan 40 dereceyi makul görüp, açık havayı tercih ettiler iftar yemeği için. İçerdeki ağır parfüm kokusuna eşlik eden kesif sarımsak ve baharat kokusunu mu daha dayanılmazdı yoksa 40 derecede ferace ile oturmak mı emin değilim. Emin olduğum tek şey, bir sonraki seyahatimi bahar ya da kış aylarında planlamam gerektiği. Daha farklı bir gözle bakabilirim belki o zaman Arabistan’a.

    Web sitemizde çoğunlukla 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezler kullanılmaktadır.