Herşeye birden sahip olma çağına hoşgeldiniz.
“O da benim olsun, her yere gideyim, tüm yeniliklerden haberim olsun, her yeni trendi takip edeyim, o ürünü ilk ben kullanayım” vs vs. Tüm reklam sloganları ve kişisel gelişim guruları nasıl en iyisine layık olduğumuzu, sadece istememiz gerektiğini yineliyor. İstediklerimiz de genelde istememiz istenen tüketim objeleri ☹
Bir yandan biz koşarken yer değiştiren hedefler, bir yandan -sosyal mecralar sağolsun- her gün neyi kaçırdığımızı an be an izlemek psikolojik dengemizi bozmak üzere. Daha iyisi yapılabilirlerden, bizi bekleyen daha üst seçenekleri aramaktan bitap düştük. Üstelik elimizdekilerle yetindiğimizde sıkıcı ve tutucu olmakla eleştirildik. Sonuçta kimse mutlu olamıyor çünkü bir yerlerde daha iyi bir seçeneğin bulunmayı beklediğini düşünüyor…
İşte kitabımızın Danimarkalı yazarı filozof ve psikolog Svend Brinkmann, bu noktada insanın anlam arayışı konusuna dalıyor. Sokrates’ten başlayarak farklı yazar, filozof ve psikologların görüşlerine yer vererek bir çıkarım yapıyor. “İnsanoğlu dünyada ne olup bittiğine, sürdürülebilirliğe, kendini direkt etkileyen konuların ötesine pek de aldırış etmiyor, işi gücü karşılaştırma yaparak tüketim yarışına girmek.” demeye getiriyor. İyi olmak, doğru olmak; insana, hayvana, doğaya saygılı yaşamak değil; almak, harcamak ve benzemek üzerine bol kapitalist soslu amaçlara yüzümüzü çevirdiğimizden dem vuruyor.
Etrafındaki seçenekler arasında boğulan, boğulurken de ekranlara kilitlenip çevredesindekilerin ne yaptığını kolaçan eden mağdurlara kurtuluş önerilerini vermeyi de ihmal etmiyor Brinkmann;
- Sınırsız seçenek her zaman en iyisi demek değildir (bakınız; çocuk yetiştirme yöntemleri) , insanın dengesini bozar. Mantıklı/sınırlı seçeneklerle de mutlu olmak mümkün,
- Herşeyin en iyisine sahip olmak için yıpranmak yerine yeterince iyiyi de kucaklayan insan daha az hayal kırıklığı yaşar, buna da bir şans verin.
- Etrafınızla etkileşimi kıyaslama ekseninden çıkarıp, onların iyiliğine, onlarla geçireceğiniz güzel zamanlara odaklanmak daha tatmin edici ilişkiler yaşama şansınızı artırabilir,
- Daha çok takdir etsek yaşadığımız hayatı, şükran duyabilsek, şikayetleri azaltma yöntemlerini denesek, sahip olduklarımızı küçümseyeceğimize elimizdekilerin değerini bilsek…
Çok basit görünen önerilerin detayları kitapta mevcut.
Ben bu kitabı okurken Gündüz Vassaf karşıma çıktı bir yayında. Usta yazar da “İnsanoğlu kendini bu kadar önemserken ve hep kendi için en iyinin peşinden koşarken çevresini ihmal ediyor” diyordu. Yaşı biraz daha ileri olanlar son yıllardaki değişimi gözlemliyorlar da “yapılacaklar, yaşanacaklar, tüketilecekler” havuzunda çırpınan yeni nesile nasıl bir can simidi atabiliriz acaba? Düşünmeye değer…