Barselona’da oturduğumuz mahallede bir Sokak Festivali vardı bu hafta. Her yıl 15-21 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen Gracia Festivali (Festa Major de Gracia). Aylar öncesinden hazırlıkların başladığı, sadece burada değil başka yerlerde de farklı tarihlerde benzerleri yapılan bir şehir aktivitesi bu. Gracia’da önce bir tema belirleniyor. Bu tema genelde renkli, canlı ya da korkutucu bazen de film stüdyosu şeklinde oluyor. Gönüllü sokak sakinleri, dekorasyon, teknik destek , operasyon ve yemek konusunda görev dağılımı yapıyorlar, kapsamlı bir organizasyon açıkçası. Kimisi atık poşet ve şişelerle, kimisi kartonları ıslatıp geri dönüştürerek capcanlı sokaklar dekore ediyorlar, sokaklarını süslüyorlar.
Birkaç hafta önce kapı önlerine atılıvermiş bir masa etrafında gazete kağıtlarını ıslatıp şekil veren yaşlı teyzeleri gördüğümde anlam verememiştim önce, sonra anladım ki herkes bu organizasyonun bir parçası. Sokak sakinleri bu hazırlıkları yapıyorlar, bir komite de sokakları gezip birinci, ikinci ve üçüncüyü açıklıyor festivalin sonunda. Belediyenin desteğiyle kalabalıklar, sokaklar arasında yönlendiriliyor, iddialı hazırlıklar yapılan sokaklara girebilmek için sıra bekleniyor. Çocuklar için lunaparktan farksız olan bu şenliğin akşamları da gençler ve müzikseverler için meydanlarda kurulmuş sahnelerle, amatör grupların şarkılarıyla renkleniyor. Yeme içme işi mahallenin kafeleri, barları ya da kapı önüne kurulmuş standlarda sokak sakinlerinin uygun fiyatlara sattığı yerel yemeklerle çözülüyor.
Her yıl bu coşkuyu görmek bende nelerin nasıl yapılabileceğine ilişkin fikirler uyandırıyor. Hayranlıkla izleme ve her yapılanı beğenme ile başlayan günün sonunda aklımda yine deli sorular beliriyor. Bizim ülkemizde yaşamın yükü bu kadar üzerlerindeyken, insanların dışarı çıkıp eğlenecek hali var mı? Sokak sakinlerinin birkaç günlük gürültü patırtıya tahammülü var mı? Farklı dünya görüşü olanlar, kapısının önünde bira içip ufak taşkınlıklar yapanlara anlayış gösterebilir mi? Her şehrin kültürü, alışkanlıkları , eğlence anlayışı farklı tabii ki ve bizde de güzel festival örnekleri var biliyorum; yine de yaşanan bazı olumsuz örnekleri düşünmeden edemiyorum diyor ve parantezi kapatıyorum.
Barselona’da belediyenin desteği sokak festivalleri ile sınırlı değil. Ufacık bir parkta bile zaman zaman bir duyuru asılıyor. O ay her haftasonu bir müzik dinletisi ya da çocuklar için tiyatro gösterisi anons ediliyor bahar aylarından itibaren. O mahallenin genci yaşlısı geliyor. Parkta bulunan katlanabilir sandalyeler çıkartılıyor depodan, gelen amatör grupların önünde hazır bekliyor mahalle sakinleri. Tekerlekli sandalyeleri ile gelen, torunlarıyla oyunları seyreden ya da şarkılara eşlik eden yaşlıları görünce onların evden çıkabilme enerjilerine ve onlara bu cesareti verenlere hayranlık duyuyorum bu defa. Endişe etmeden sokaklarda hareket edebilecekleri düzeneklerin olması, herşeyin 5-10 dakika mesafede ayaklarına getirilmiş olması duygulandırıyor beni.
Büyük şehirlere sıkışanlar için (ironik ama böyle) ufacık molalar, sosyalleşmeler, gülüşmeler giderek uzaklaşıyor. Yerel aktiviteler, parası ve ulaşım şansı olmayanların kendi çevreleri ile kaynaşmaları için ne güzel bir fırsat oysa…
Bitirmeden, bayıldığım bir diğer sokak aktivitesini de yazayım. 23 Nisan Sant Jordi Günü. O gün sokaklarda güller dağıtılıyor ve yollar trafiğe kapatılıp kitap standları kuruluyor. Yazarlar gelip kitaplarını imzalıyorlar, yine bir şenlik ortamı. O da bir başka yazıya…
Yine uzakları yakın eden, okurken dahi ilham ve neşe veren bu paylaşım için kutluyorum