Daha önce görmediğim ve oradaki ekibimle tanışacağım için merakla gittiğim bir ülke oldu İsrail. İlk gün iş ziyaretleri ve ekibi tanımakla geçti. Birkaç telekonferans yapmış olsak da herkeste bir merak ve şüphe oluyor ilk yüz yüze toplantı öncesinde. “Bakalım bu defaki yönetici nasıl biri?” bakışını nerede olsa tanırım:)
Ertesi gün de yoğun toplantılarla geçti. Akşam otelim David Intercontinental‘den çıkıp soluğu Tel Aviv sahilinde aldım, uzun bir yürüyüş yaptım. Dalgalı sularda sörf yapanları seyrettim. Sahilin bitiminde Yafa var. Yafa 3000 yıllık en eski yerleşim yerlerinden biri. Tarihi dokusu bozulmamış, çok eskiden kaldığı belli olan evlerle dolu sokaklarda geçmişe yolculuk ettikten sonra Kalamata adlı Yunan restoranında güzel bir yemek yedim.
İş amaçlı gittiğim bir ülkede zaman ayırıp kısa süreliğine de olsa turist olacağım ve Kudüs gibi bir şehri gezeceğim için bir heyecan sardı beni. Tura katılanlarla sabahın erken saatlerinde lobide bekleşmeye başladık. Uçak saatimi göz önünde bulundurarak yarım günlük bir tur aldığım için dönüşümde taksiyi paylaşabileceğim bir yol arkadaşı bakınıyordum. Tanıştığım yarım gün dostlarımdan biri benim çalıştığım firmanın Porto Riko ofisinden çıktı, diğeri de rakip firmanın New York ofisinden. Böylece IT üçgenini kurmuş olduk.
Kudüs gerçekten etkileyici bir yer. Tüm medeniyetlerin buluştuğu bu şehirde ilk hissiniz zamanda yolculuk oluyor. Dini kıyafetlerle dolaşanlar, daracık taş sokaklar, bol sayıda kilise, sinagog ve cami…
Tur önce Zeytin Dağı’na varıyor. Buradan şehrin panaromik anlatımından sonra Kudüs sokaklarına iniyorsunuz. Hristiyanlık ve İsa üzerine pek çok hikaye anlatılıyor tur boyunca. Kardo denilen şehrin eski pazar yerleri, müslüman mahallesi, İsa’nın çarmıha gerildiği yerde kurulan kilise, Ağlama Duvarı gezi durakları arasında. Müslüman olmayanların Mescid-i Aksa’ya girmeleri yasak. Bu sebeple tura dahil değil. Ben tur sonunda geri dönüp Mescid-i Aksa’yı da ziyaret ettim. Girişte müslüman olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor. Ya kimlik göstermeniz ya da bir sure okumanız gerekiyor. İslamın şartlarını sordukları da oluyormuş.
İsrail’in tarihi detayları malum, Filistin’le yaşananlar iç burkuyor. Ülkenin sınırları belli değil, yollarda tel örgüler var; Filistinliler’in açık hava cezaevi… Kimin başlattığı, olayların nasıl bu noktaya geldiği başka bir yazının konusu ama burası bir savaş ülkesi, o kesin. Kadınlar iki yıl, erkekler üç yıl askerlik yapıyor. Hayat bu savaş çemberi içinde geçiyor. Ülkeye giriş çıkışta ciddi güvenlik önlemleri var, valizler talan ediliyor. Eğer iş daveti ile geldiyseniz Moktan denilen bir belge ile geçişinizi hızlandırmanız mümkün.
Ortadoğu’nun hikayesini dışardan anlamak güç, burada umursamaz turist olmak, bugün yaşananları görmezden gelip etrafa bakınmak güç. Gerçeklerin ağırlığını hissetmemek güç. Maalesef bu coğrafya daha iyi şartlarda ve daha barışçıl bir yaşam şansı tanınmıyor kimseye.
